7 Aralık 2010 Salı

Bir 68 kuşağı bireyi Çakal Carlos

Bu zat yakınlarda seyrettiğim 2010 yapımı 3 bolumden oluşan TV filminde konu edilmişti. (http://www.imdb.com/title/tt1321865) Adı geçen film 1970 lerden 1990 lara kadar soğuk savaşın değişik bir yöntemi olarak kullanılan global terörizmi özetliyor gibiydi. Evet 1970 lerden SSCB nin yılıklmasına geçen sürede özellikle Rusya ve doğu bloku ülkelerinin, bazı Arap ülkelerinin de el altından desteği ile dünya üzerinde bir terör patlaması yaşanmıştı. Üniversite eylemleri ile başlayan, zaman içinde farklı boyutlarda şiddet içeren bu kapitalist düzene karşı başkaldırıyı ortaya koyan generasyona genel olarak 68 kuşağı denilmektedir. Çakal Carlos düşünce yapısı olarak tipik bir 68 kuşağı insanıdır.

Carlos (veya tam adı ile ilich Ramírez Sánchez ) çakal olarak da adlandırılan Venezulllalı bir Marksist teröristdir. Hedefi dünya üzerindeki farklı ülkelerden insanları kapitalist düzene karşı  şiddeti mazur gören bir yaklaşım ile ayaklandırarak bu düzeni yıkmaktı. (http://en.wikipedia.org/wiki/Carlos_the_Jackal.) Carlos modern bir Robin Hood olarak da algılanabilir. Böyle düşünerek, batı dünyasının sosyalist tarafı bir süre Carlos un eylemlerini destekledikten sonra gidişin sadece şiddetin yüceltilmesine yöneldiğini anlayarak desteklerini çektiler.

Film bu terör olaylarının dünyayı nasıl değiştirdiğini anlamak bakımından önemli. 1970 lerden önce dünyanın hiçbir yerinde hava alanlarında güvenlik araması falan yoktu. Polisin herhangi bir kişinin pasaportunun güvenliğini sorgulama gibi bir merakı da yoktu. Bu güvenlik zaaflarından dolayı Carlos ve terörist akibi 1975 yılında Viyanada Opec toplantısını bastı, bakanları kaçırdı, uçak kaçırdı, farklı zamanlarda hava alanlarında roket atar ile uçak düşürmeye kalktı, Filistin davası konu edilerek birçok arab ve gazetesine operasyon düzenlediler.

Carlos filmde, Alman ve Japon kızıl ordu, IRA, ETA ve filistin örgütlerini, Latin Amerikadaki terör gruplarını birleştirerek kapitalist sistemi çökertmeyi hedef alan idealist bir Marksist olarak resmediliyor. Ancak gerçekte Carlos kapitalist düzene bir başkaldırı için, insan öldürmek de dahil şiddeti geçerli yöntem olarak kabul eden bir kişidir. Carlos bir düşünce adamı değil bir eylem adamıdır. Ne kadar film ile gerçek hikaye uyuşuyor bilemem, ancak her şeye rağmen film 1970 ile dünya üzerinde yaşanmış terörizm çağını anlamak bakımından önemli.

Bu hikaye aslında Türkiyeye yabancı bir hikaye değildi. Benzer zaman diliminde benzer terörist olaylar Türkiyede de yaşandı ve 1980 askeri darbesi ile sonuçlandı. Bu generasyondan bazı kişilerin TV lerde şiddeti mazur gören, yücelten açıklamalar yaparken görüyorum. Tabiki anlamıyorum.

Filme geri dönersek, Berlin duvarının yıkılması doğu blokunun çökmesiyle, Carlos ve ekibi, önce doğu Almanya, Macaristan gibi Avrupa ülkelerinden çıkmak zorunda kaldılar, Suriye ve yemen gibi bazı ülkelere sığınmak zorunda kaldılar. Teröre destek veren ortadoğu ülkeleri 90 larda dünyanın değiştiğini nihayet anladılar ve Carlos ve ekibine ülkelerini terketmeye zorladılar. Carlos 1994 de Sudan da yakalandı ve paketlenerek Fransızlara teslim edildi. Carlos halen Fransada ceza evinde, birkaç suçtan dolayı mahhumiyet aldı isede devam eden mahkemeleride bulunmakta. Bu hikaye size tanıdık gelebilir.

Carlos özgürlüğünün son kısmında artık dünyanın değiştiğini anlamıştı artık bir zavallı haline geldiğini farketmişti. Bir çağ kapanmıştı artık, dinazorlar gibi ortadan kalkmak zorundaydılar.

Filmi, soğuk savaşın terörizm yüzünü, şddeti mazur gören  68 kuşağının düşünce yapısını anlamak açısından faydalı olarak düşünüyorum ve tavsiye ediyorum.

Deli Reis

30 Kasım 2010 Salı

Wikileaks üzerine

Bu günlerde "L'affaire.Farewell" adlı  bir Fransız filmi seyrettim. Bu filmde 1980 larda Moskovada bir Fransız firması için çalışan bir Fransız mühendisin, Fransız gizli servisi için ve bir KGB ajanı tarafından bazı gizli bilgilerin batıya kaçırılması için nasıl kullanıldığını anlatıyordu. Kaçırılan bilgiler KGB ajanlarının batıda yaptığı operasyonlarla, aktif olan KGB ajanların listesi ile ilgiliydi. Ortaya çıkan sonuç aslında Rusyanın batı teknolojisine ihtiyacının sanılandan fazla olduğu, batıda çalışan ajanları olmadan çok hızla çökeceğini gösteriyordu. Fransızlar bu bilgileri Amerikalılar ile paylaştılar, ajan listelerini Amerikalılara verdiler.

İşte filmin wikileaks ile ilintisi burada başlıyor. Amerikalılar bunun üzerine önce batıda çalışan KGB ajanlarını tek tek yakaladılar. Moskovada kendileri için çalışan ve "Farewell" adlı bir ajanın varlığını Ruslara bir yolla ulaştırdılar. Son olarak, ABD gerçekte var olmayan ancak var olsaydıda Rusların ajan ağının ortadan kaldırılması dolayısıyla hakkında bilgi toplamalarının artık mümkün olmadığı yıldız savaşları projesinin başlatdığını duyurdu.

Bu son hamle üzerine Ruslar batı ile eşit şartlarda rekabet edemeyeceğini anladı ve Gorbachov tarafından Prestroyka sloganı ile başlatılan Sovyetlerin yıkılması durumu ortaya çıktı.

Bu süreçte, Amerikalılar, batıda çalışan KGB ajanlarını tespit ettikten sonra bu bilgiyi gizleyerek kullanmayı değildei bu bilgileri açık ederek, Ruslara bu bilgilere hakim olduklarını duyurarak , Rusların değişmesini sağlamışlardı.

Benzer şekilde, şu anda ABD diplomatlar ile topladığı bilgileri wikileaks ile açık ederek dostlarını veya çevresindeki ülkeleri manipüle etmek istemektedir.

Bana göre, ABD pek yakın bir gelecekte Çin ile karşı karşıya kalacağını (ki bu süreci hızlandırması kendi çıkarına) , bu süreçte  bir an önce Avrupanın kendi hakimiyetini kabul etmesini sağlamayı (yada taraf seçmesini) , böyle bir savaşta ekonomik olarak ihtiyacı olan bankacılık ve finans sektörü için İsrail'in güvenliğini sağlamayı, ortadoğu ile hazar havzasını emniyete alarak kritik hammadde ve enerji kaynaklarını emniyete almayı sağlamaya çalışmaktadır.

Bence, wikilileaks farkında olsa da olmasa da bu bilgileri ABD adına servis etmektedir. Bu iki olayda ABD nin temel yaklaşımı "güçlü veya daha bilgili olan taraf karışıklıklardan karlı çıkar" olarak özetlenebilir. Bu yaklaşım tavla oynayanlar tarafından çok bilinen bir stratejidir. Tavlada oyunu iyi bilen taraf eğer oyunun kötüye gittiğini anlar ise, taşlarını yaymaya ve karşı tarafın pullarını daha dikkatsiz bir şekilde vurmaya başlar. Karşı tarafı hata yapmaya kendisi gibi dikkatsiz davranmaya yönlendirir. Tavlada, bilgili veya tecrübeli tarafın karışıklıktan karlı çıkacağı, zar kullanımından dolayı ortaya çıkan şans faktörünün etkisinin karışık ortamlarda azalacağı kabul edilebilir bir yaklaşımdır. ABD çoğunlukla güçlü taraf olduğu için tavla tekniklerini kullanmakta, zor kaldığı durumlarda karışıklık çıkarmayı tercih etmektedir.

Ortaya çıkan yeni durumun Türkiye için nasıl sonuç vereceğini zaman gösterecek. Ancak, bu hamleye karşı beklemede kalmak daha doğru olacaktır.

Deli Reis